DUVARA KARŞI

HER ŞEYE KARŞI OLABİLİRİZ YETER Kİ BİRBİRİMİZE KARŞI OLMAYALIM

Duvara Karşı psikolojik tedavi gören 40'lı yaşlarında Türk asıllı bir Alman olan Cahit ve Almanya'da ailesi ile birlikte yaşan Sibel'in bir klinikte kesişen yolları üzerinden uç noktalarda yaşayan günümüz insanlarının psikolojik ve sosyal yaşam tarzları irdelenmiş.




Sibel Türk geleneklerine göre yetiştirilmiş ama bundan rahatsızdır.Aslında olduğu kişi bambaşka olan uçuk karakterli bir kızdır. Zaman zaman davranışlarından ötürü abisi tarafından şiddete maruz kalsa da asabi ve inatçı kişiliği sayesinde ailesini yaşamak istediği hayata ikna etmek için elinden geleni yapar hatta intihara teşebbüs edecek kadar tabi ki iyi bir şey olduğunu söylemiyorum ama filmi izlerken Sibel'in azmini takdir etmiştim aslında intihar etmesine rağmen asla kendinden yaşamak istediği hayattan hayallerinden vazgeçmedi. Sibel kaybetmiş gibi gözüken ama aslında kazanmış olan insanların gerçek hayattaki yansımasıydı Duvara Karşıda.

Sibel  Cahit ile tanıştıktan sonra ailesinden kurtulmak için bu adamın iyi bir yol olduğunu düşünmeye başlar.Kısa bir süre önce çok sevdiği karısını kaybeden ve o günden sonra hayata bir türlü tutunmayı başaramayan Cahit kendini herkesten her şeyden soyutlayan bir adama dönüşür.Başta Sibel'in evlilik teklifi Cahit'in kafasına yatmaz evliliğin onun gibi bir adamla ne alakası vardır bir de Sibel gibi bir kızla ama tuttuğunu koparan Sibel Cahit'i de ailesini de bu fikre ikna eder ve bütün hikaye bundan sonra başlar.







Cahit Sibel ile evlendikten sonra kendindeki ve hayatındaki değişimleri farketmeye başlar.Sibel'in her zaman güler yüzlü oluşu onun pesimist tavrının aksine Sibel'in olumlu yaklaşımları, Sibel'in Cahit'in bekar kendi gibi vazgeçmişliğini yansıtan o eve getirdiği huzur ve düzen Cahit'i hayata bağlamaya başlar.Cahit ileride Sibel'e minettar kalacaktır her şey için Sibel'de Cahit'e aynı şekilde çünkü Cahit onun özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan en iyi yol ve karşılabileceği en iyi adamdır onu hiç kısıtlamaz ve en önemlisi hiç birşeyi sevemezken onu sevmeyi dener.

Cahit ve Sibel'in arasındaki bağ aslında kadın erkek ilişkilerini günümüz klişelerinden uzaklaştırarak özelleştirmiş.Filmi izlettiren ve Duvara Karşı olmasını sağlayan asıl şey bu.Onları izlerken hissettiklerimiz.Başlarına ne gelirse gelsin hayatları nereye sürüklenirse sürüklensin birbirlerinden kopsalar da asla birbirlerini unutmayan Sibel ve Cahit'in hikayesi o kadar farklı ve bir o kadar da gerçekti sanki.Bunun en büyük sebebi tabi ki oyunculuklarının harika olması.Sibel Kekilli ve Birol Üner'in rollerini elbise gibi üstlerine giymeleri ayrıca çok iyi taşımalarıydı.



Filmin en dikkat çekici özelliği klişelerden uzak olmasıydı.Gerçek olanın zor olması belki acı vermesi ama gerçek olduğunu bilmenin getirdiği huzur ve mutluluğun sizi bambaşka biri yapması önceden yabancı olan iki bedenin bir olup aynı ruhu paylaşabilmesi.Sibel ve Cahit birbirinin şansıydı ve herkes bu kadar şanslı değil diye düşünüyorsunuz filmi izlerken kendi hayatınıza dönüyorsunuz kendi ilişkilerinize filmin tadına varıyorsunuz anlıyorsunuz.Evet birbirlerinin şansıydılar öyle gözükmese bile... birbirlerinin hayatını bazen ellerinde olarak bazen olmayarak ne kadar zorlaştırsalar da yine kolaylaştırabilen onlardı.Duvara Karşıda buna ruh eşi dememizi tercih etmiş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PARİS BİZİZ

KUZGUN